16.4.10

hayalden bir gece daha kaydı...




Yürüyordum arkadaşımla akşamı geceye bağlayan bir vakitte, Sultanahmet'te. Gözümüze ilişen Pierre Loti'nin adının verildiği bir kafe tabelası arkadaşımın bana Pierre Loti hakkında soru sormasına neden oldu.
Bilir misin dedi. Burada yaşayıp, burada ölmüş.
Dinleyemedim bile onu. Aklımdan sadece daha önce 5 kişiye söylediğim bir şeyi söylemek geçiyordu.
Pierre Loti dedim. Türkler için kendi ölüleri ile birlikte yaşayabilen bir millet. demiş. Onların etrafında piknik yapar, gülerler ağlarlar demiş.
Ve sustum dalıp gittim, daha önce beş kere olduğu gibi. O beş anı nasıl da hatırlayabiliyorum?
Peki Pierre Loti ismini her duyduğumda neden bu hadiseyi heyecanla anlatmak istiyorum? Bunu bana anlatan "o" olduğu için mi? Bana ondan kalan tek hatıra olduğu için mi? Peki neden anlatırken seviniyor, benden bir kişiye daha karışıp giden bu hikayenin dudaklarımdan dökülmesiyle birlikte neden sonsuzluğa gömülmek istiyorum ? Neden dalıyorum, saniyeler dakika oluyor o anlarda?

Bu dalmışlık anından beni uzaklardan gelen bir ses uyandırdı.

...dünyanın bir yazı bir kışı vardır,
her yolun bir sonu, bir başı vardır.
her aşkın sonunda gözyaşı vardır,
akar damla damla, sel olur gider...

boş yere bekleme geçen günleri,
böyledir ne yazık ezelden beri.
kimi benim gibi sever gönülden,
kimi senin gibi el olur gider...



Bir konser vardı. Oturduk dinledik. Her şarkı beni nasıl da söyledi anlamadım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder